35-40lı yaşlardakiler için bir özlem yazısı

Forumlar Cafe almancax 35-40lı yaşlardakiler için bir özlem yazısı

ALMANCAX FORUMLARINA HOŞGELDİNİZ. FORUMLARIMIZDA ALMANYA VE ALMANCA HAKKINDA ARADIĞINIZ HER TÜRLÜ BİLGİYE ULAŞABİLİRSİNİZ.
    …mystery…
    Katılımcı

    HİÇ BİR şEYDEN MUTLU OLMAYAN şİMDİNİN BİLGİSAYAR DÜşKÜNÜ ÇOCUKLARINA SUNULUR.

    >>
    >
    >
    > herşeye rahmen güzeldiiiiiiiiiii
    >

    >
    > şimdilerde şairin tabiri ile yolun yarısına gelmiş
    > olan nesil, çocukluğunu ya da ilk ergenlik yıllarını
    > 1982, yani Özal öncesi yaşamış kişiler.
    >
    > 40 ile 50 yaşları arasındaki Türk insanı üzerinde,
    > yaşadıkları dönemin çok büyük etkisi olmuştur. Onca
    > olumsuzluğa, onca yokluğa rağmen o yıllara karşı
    > müthiş bir özlem taşır içinde. Özlem, çocukluk ya da
    > gençliğe midir yoksa o yılların masumiyeti ve
    > saflığına mıdır bilinmez.
    >
    >
    > Evimizin karşısındaki müstakil evde üniversiteli
    > gençler yaşıyordu ve ev arada sırada silahlı kişiler
    > tarafından basılıyordu. Biz, kaza kurşununa hedef
    > olmamak için ailecek yerde yatıyorduk. Polis evlerde olur
    > olmaz aramalar yapıyor diye, babam kütüphanemizdeki tüm
    > sol içerikli yayınları divandaki iki yatağın arasına
    > saklıyordu. Yolda yürürken bile birileri sizi durdurup
    > kimlik soruyordu. Her hafta sonu, evimizin duvarına
    > yazılan yazıları boyuyorduk.
    > Okuduğum ilkokulun kantininde simit ve Çamlıca
    > gazozu dışında bir şey yoktu, zaten o zamanlar çocuğa
    > haftalık vermek diye bir şey de yoktu. Gene de bakkala
    > gidişlerimde kalan para üstlerini haftalarca biriktirip,
    > tüpte şokella alıyordum. Onca zaman para biriktirilerek
    > alınan ve bitmesin diye gıdım gıdım yenen o tüpte
    > şokellanın tadını hala hiçbir şeyde bulamıyorum.
    >
    > Hala gazoz kapaklarını taşla düzeltip, bugünün
    > TASO'larına benzeyen şeyler yapıyordum. Dokuztaş,
    > misket, kukalı saklambaç, hele o “en de tura bir iki
    > üç güzellik”, unutulur gibi değildi.
    > İnşaatlardan sökülen paslı çivilerle oynanan
    > toprağa çivi saplamaca gibi tamamen yokluğun tetiklediği
    > yaratıcılık örnekleri. Sokaklar bizim, dert yok, tasa
    > yok, oyuncak yoktu, olsa da devir hesap devri alacak para
    > yoktu ve eğlence yaratıcılığımıza kalmıştı. Yaz
    > günleri, sabahtan akşama kadar sokaktaydık. “Sokağa
    > Çıkmak”diye bir deyim vardı.
    > Hayat o kadar güzeldi ki, ilk aşkıma ondört
    > yaşında vurulmuştum. Net hatırladığım bir sahne var:
    > Adi ali.. Babası ona iki tekerlekli bisiklet almış ve
    > bana “Yarın seni de bindireceğim” diye söz
    > vermişti. Bindim mi? Hatırlamıyorum, sonra taşındılar
    > mahallemizden. İkinci aşkımla Bir gün incir
    > toplayacağız diye, kaybolmuştuk birlikte.
    >
    > Diyarbakırlı Kürt bir Karpuzcumuz vardı . Salı
    > Cuma karpuz, kavun getirirdi kamyonla. “Kavun ye bal
    > ye” diye bağırırdı. Hakikaten de o kavun bal
    > gibiydi. Hele o zamanın çilekleri, bir reçel kaynadı
    > mı, değil apartman mahalleyi sarardı o nefis çilek
    > kokusu. Reçel yapılacak çilek neredeyse bir gün boyunca
    > beş altı kez suyu değiştirilerek kovalarda bekletilirdi
    > toprağı çıksın diye. Üstelik suya da rengi geçmezdi.
    > şimdi çilekler toprakta yetişiyor ama toprağa değmeden
    > büyüyor. Belki de o yüzden ne tadı var ne de kokusu.
    > Siyah beyaz ve tek kanallı televizyon, küçücük
    > parmaklarımızın arasında kaybolana dek bıçakla
    > yontulan kalemler -ki kalemtıraş kullanmak israftı,
    > sınıflardaki çöp kovası onu kalem açma kuyruklarını
    > unutan var mı?
    >
    >
    > Plastik ilkel beslenme çantaları ve okula
    > götürülmesi yasak olan muz. Hele iç içe gecen
    > halkalardan oluşan ve her zaman akıtan o plastik
    > bardaklar, kâbusumdu benim. Uçlu kalem geldiğinde
    > memlekete, uzay mekiği gibi bakmıştık ve onun ucu da
    > uzay mekiği fırlatma rampası gibi kavrardı kapkalın
    > kalem uçlarını.
    > Bunların her biri güzel birer anı, 40 lı
    > yıllarını sürenler için o dönem, terörle özdeş.
    > Zira çoğu Üniversiteyi ya zar zor bitirdi, ya da
    > ayrılmak zorunda kaldı. 50 üzeri için ise hatırlanmak
    > bile istenmeyen günler. Çünkü onlar çocuk okutmak ve
    > yaşam mücadelesi vermek zorundaydı, onca yokluğa,
    > parasızlığa ve kardeş kavgasına rağmen. Sadece
    > çocuklar o yılların tadını çıkardı, sadece çocuklar
    > mutlu ve umarsızdı ve sadece çocuklarda hatırlanası
    > güzellikler bıraktı.
    > O dönemin çocukları, şimdi çocuk yetiştiriyor.
    > Sahip olamadıkları oyuncaklarla dolu çocuklarının
    > odaları. Yedikleri dayakların inadına seslerini bile
    > yükseltmiyorlar çocuklarına. Dizlerinden, dirseklerinden
    > yara kabuğu eksik olmayan o zamanın çocukları,
    > çocuklarından kan alınırken fenalaşıyorlar. Ancak hava
    > karardığında ve babası işten geldiğinde eve giren
    > şimdinin ana babaları, çocuklarını kapı dışarı
    > çıkaramıyorlar, zaman zaman haklı sebeplerle.
    > Annelerinin bir bakışı ile mum kesilen, akşama babana
    > söylerim tehditleri ile büyümüş o çocuklar, bugün
    > kendi çocuklarının psikolojisini bozar diye HAYIR bile
    > diyemiyorlar.
    > O zamanın çocuklarının, şimdiki çocukları
    > doyumsuz, çoğu bilgisayar başında patates cipsi yediği
    > için şişman, hepsi zehir gibi akıllı ama onca imkâna
    > rağmen okulu pek azı seviyor. Çelik çomağı, kukalı
    > saklambacı ve hatta uçurtma uçurtmayı bilmiyor. Onların
    > uçurtmaları marketlerde hazır yapılmış olarak
    > satılıyor ve babayla bir Pazar günü saatlerce
    > uğraşarak uçurtma yapmanın zevkini ve yeşil tepelerde
    > uçurtma uçurmanın tadını bilmiyorlar.
    > Okulun açılacağı haftanın öncesinde önceleri
    > zevkle başlayan ama sonra işkence halini alan, defter
    > kaplamanın ne demek olduğundan habersizler, defterlerin
    > kaplanmaya ihtiyacı yok çünkü. Kâğıt onlar için
    > buruşturulup atılabilecek bir şey, defterden kâğıt
    > koparmanın nasıl olup da YASAK olabileceğini akılları
    > almıyor.
    > Hiç dut silkelemediler, bembeyaz çarşaflara ve hiç
    > incir ağacının ince dalına basıp yuvarlanmadılar
    > komşunun bahçesine.
    > Mutlular mı?
    >
    > Umarım öyleler.
    >
    > Peki, çocukluklarını bizler gibi, özlemle anacaklar
    > mı?
    >
    > umarım …

    …mystery…
    Katılımcı
    Eskiden Herşey Daha Farklıymış…
    ESKİDEN
      Çember çevrilir,
      Su musluktan içilir,
      Ağaçlara tırmanılırdı.
      Bebekler bezden,
      Silahlar tahtadan,
      Resimler kömür karasından yapılırdı.
      Kızlara ninelerinin, erkeklere dedelerinin
      İsimleri konulur,
      Saatli maarif okunurdu.
      Komşuda pişen
      Bize…
      Bizde pişen komşuya düşerdi.
      Geceler ayaz,
      Sokaklar karanlık,
      Yıldızlar parlak olurdu.
      Turşu, salça, mantı
      Evde yapılır,
      Karpuz kuyuda soğutulurdu.
      Erik ağacının çiçeği,
      Pencere camımıza yaslanır,
      Güz yaprakları bahçemize düşerdi.
      Kardan adam yapılır,
      Evlerde soba yakılır,
      Kış gecelerinde masal anlatılırdı.
      Merdiven çıkılır,
      Aidat ödenmez,
    Yönetici seçilmezdi.
      Evler badanalı,
      Sokaklar lambasız,
      Mahalleler bekçili olurdu.
      Ajans radyodan dinlenir,
      Çizgi roman okunur,
      Defterlere kenar süsü yapılırdı.
      Hayat,
      Arkası yarın gibiydi,
      Kesintisizdi.
      Her gün yaşanacak bir şey vardı.
      Herkes kendi düşünü kurar,
      Kendi hayatını oynardı.
     
      şİMDİ
      şimdi,
      Herkes
      Yoğun,
      Yorgun
      Ve
      Tek başına…
    gece2
    Katılımcı

    :cryla: :cryla: :cryla:
    Cok acikli ya.Bazilari hala yapiliyor ama Kardan adam ben hala yapiyorum eskimisim ya  cofe:)
    Tesekkürler Gizemcim duygulandirdin beni  :-[

    NİLSENAM
    Katılımcı

    insan kötü oluyor ya…. :cryla:
    güzel olmuş mystery……

    …mystery…
    Katılımcı

    beğendiğinize sevindim… utanan:)

4 yanıt görüntüleniyor - 1 ile 4 arası (toplam 4)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.